31 Ağustos 2013 Cumartesi

Hoşgeldin Sonbahar

İtiraf ediyorum, işten ayrılmadan önce bloğuma daha çok vakit ayıracağımı düşünüyordum. Ne çok yanılmışım.... Ev hayatı en az iş hayatım kadar hızlı,yoğun ve karışık. Ama daha güzel :) Uzunca bir süre "sosyal ağ yetmezliği" diye bir hastalığa tutuldum. İnternet bağlantımız varken pc yok, pc varken bağlantı yoktu! Günümüzün akıllı telefonlarından yararlandım elbette ama şöyle klavyenin başına geçip şakır şakır yazmak gibisi yok. (Bknz: önceki postlarım hep telefondan yazılmıştır) Birde gün içinde Ada zat-ı allerinin keyfine mütakip dinlenebiliyorum. Şuan o anlardan biri :)




Yaz bitti, yenisini hasretle bekleyeceğim şimdiden. Ben her yaz kışı severim, her kışta yazı. 30 lu yaşlarda olmama rağmen anlamayacağım galiba bu sebebi. Oysa her yaşın ve mevsimin ayrı güzelliği var değilmi?
Bu yaz geçen yıl asla yapamadığım kışlık hazırlığı yapabildim. Şişe domates, konserve, kurutma derken hayli yol katettim. Öğrenmeyi çok seviyorum. Afiyetle yeriz inşallah.
Sonra, Ada kuşumu park, bahçe, köy, deniz derken bol bol gezdirdim. Çalışırken hep içimde kalmıştı bunlar.  Şükür bu yaz muradıma erdim. Ve hep iyi ki işten ayrılmışım dedim. Bu güzel yazın tadına vardık. Yurt dışına tatile gitmedk belki ama ev hergün tatil :)
Yaz çok bereketli bir mevsim ama sonbahar da çok güzel. Püfür püfür esen bir rüzgar var şuan dışarıda. Mavi beyaz bir gökyüzü. Serinlik. Sıradaki tek şey yağmur! Çok sevdiğim yağmur!! Bir başlasa......
Hoşgeldin Sonbahar.
Huzur getir...









27 Ağustos 2013 Salı

Saklananlar...


Hayır yolculuk yok. Bunlar Ada kuşumun küçük giysileri. Kardeş meselesinde kararımı verdiğim vakit, toplayıp kuzenimin yeni doğan bebeğine göndermek üzere hazırlanan eşyalar.
Minik minikler şimdi, tek tek baktım hepsine. Kiminin boyu kısa kiminin içine giremiyor bile :) Büyümüş kızım çoook hemde....
Tabiki ayırdığım parçalar var. Doğduğunda ilk giydikleri, zıbınlar,  sarı bir takım, ilk pappaları vs.
Şimdi bile çok kıymetli geldi bu eşyalar ya 30 yıl sonrası? Benim malesef çocukluğumdan hiç birşeyim yok!! Sadece fotoğraflar. Ama bence  ayırdığım giysiler 30 yıl sonra canlı gibi olacaklar.
Hadi bakalım... :)

Posted via Blogaway

23 Ağustos 2013 Cuma

AMA SEN GELMEDIN!

Bayramın son günü olan pazar akşamı ani bir kararla ve uzun zaman sonra, aslında  her anne&babanın ara ara yapması  gereken birşey yaptık Halil'le.
Başbaşa kaldık. Daha doğrusu kaldırdık!
Ada'yı arka sokağımda oturan arkadaşıma bırakıp, felekten bir gece çalmak için "Kuşadası'na gidelim" dedim  Halil'e telefonda telaşla. Dedim ama biri bana -hayır gitmeyin!! dese her an peki diyecek bir ruh hali ile!!!
Çalışırken benden çok anneme alışkın olan kızımın 9 aydır hayatının uydusu gibiyim. Aslında ilk zamanlar bu dünya&uydu ilişkisi çok daha fazlaydı. Tuvalette dahi yalnız bırakmıyor, eve gelen her misafiri görünce (annem de dahil) ağlıyor soluğu yanımda alıyordu.  Zaman geçtikçe, ben işe gitmedikçe, onunla oldukça, gezip eğlendikçe biraz daha sıyrıldı benden. Lakin bu zamanlarda çocuksuz hayat ritüelleri geride kaldı. Ve bazı şeyler unutulmaya yüz tuttu bizim evde. Ada hayatımızda yokken sık sık gezip sosyalleştiğimiz günler anı olmaya başladı. Malesef Ada yı her yere götüremeyeceğimiz için kendimizde gitmedik çoğu zaman!
Ben feleğin gecelerinden birini çalalım dediğim de, eşim önce şaşırdı. Tamam dedi ama ilk defa Ada'yı bir arkadaşıma bırakacağımız için tedbiri elden bırakmayalım diyerek yakın mesefa bir yere gitmeyi uygun gördü,gördük.
Hazırlanıp Ada'yı arkadaşıma götürdüm. Okul tuvaletinde gizli içilen sigaranın verdiği heyecan gibi bir hisle içimde! 5 Dk sonra yanından ayrıldım gizlice ve bir kaç saniye sonra -Anneee nerdesin dediğini duydum kapının ardından. O an müdüre yakalanmış sigara içen öğrenci gibi korktum, üzüldüm, heyecanlandım. Hızlıca merdivenlerden inip arabaya bindim. Sanırım ilk 10 dk konuşmadık ikimizde Halil'le.  Arkadaşım aradı, biraz ağladı ama şuan iyi dedi.
Yol bitti, uzun zaman sonra elele tutuşarak yürüdük! Sinemaya girdik, film izledik, çok sevdiğim ikea da koşar adım gezdik ve döndük.
Balkonda beklemiş Ada. Normalde akşam 10 buçuk gibi uyuyan kızım gece 2 olmasına rağmen ayaktaydı. Hızlıca çıkıp merdivenlerden hemen sarılmak istedim! Ve aslında bu yazıyı yazdıran asıl diyalog o an başladı.
-Ben anneee dedim, ama sen gelmedin dedi.
Hayır geldim, bak yanındayım dedim. Tekrar sarıldık.
Bu kurduğu cümleyi en az 20 defa söyledi. Ben en az 40 defa eridim!
Eve geldiğimizde ben işe gittim, ekmek alıp geldim dedim. Eveeet ekmeğimiz bitti dedi!
Ben yokken yaptıklarını anlattı, sarıldı anlattı.
sıkıca sarıldı iyi ki geldin anne!!!! dedi.
Işte o son sözden sonra gezip eğlendiğim, onsuz geçirdiğim yaklaşık 5-6 saat toz oldu biranda, nutkum tutuldu, boğazım düğümlendi.
Sen de iyi ki geldin Ada... iyi ki...

Posted via Blogaway

19 Ağustos 2013 Pazartesi

EV YAPIMI MUTLULUK!

Ben bu yaz ilk kez bu kadar çok limonata içtim.
Ben bu yaz limona, kokusuna ve sarı renge aşık oldum.
Bu kadar çok içip sevince öğrenip yapmak farz olmuştu. Öğrendim, yaşlı komşularımıza bile yapıp ikram ettim. Biraz zahmetliymiş dedim ilkinde. ikincisinde daha farklı yaptım. Çünkü artık tecrübeli idim.
Birde  içen misafirlerimin, komşularımın, Halil'in yüzlerindeki o serinliği gördükçe daha çok yapmak istedim, daha çok sevdim hand made limonatalarımı :)
Yapılışı basit, tadı şahane olan limonata tarifim şöyle:
1kg limonu yıkayıp kabuklarını rendeledim. Dolapta bozulmadan duran iki elma vardı. Onların kabuklarını  soyup rendeledim. Limonların sularını iyice sıkıp kabukların üzerine döktüm. 2 bardak toz şeker ilave edip dolapta birgün beklettim. Ertesi gün o muhteşem kokulu özü süzgüden geçirerek süzdüm ve soğuk su ile sulandırdım. Damak tadınıza göre ne kadar su ilave edeceğiniz size kalmış. Elma ve limonun tadını ayrı ayrı aldım desem! Şahane bir içecek. Daha sonraki yapımlarımda elma kalmadığı için elmasız yapsam da çook güzeldi.  Deneyin derim. Hem çok lezzetli,hem vitamin. Hem de bir sürahi dolusu mutluluk :)
Mutluluğun limon hali,mutluluğun sarı hali...

KIZIM BÜYÜYOR

Lilypie Premature Baby tickers