31 Ocak 2013 Perşembe

28 Ocak 2013 Pazartesi

Unutmadan!

Not: Bu yazı tamamen blog sahibinin balık hafızasından kaynaklı unutma duygusuyla ilgili yazılmıştır. Ve blog sahibi kızının bu hallerini kayıt altına almak istemiştir. Sizi sıkabililir. Okumak istemeyenler şimdiden sağ üst köşedeki " X" simgesine yönelebilir!

Yaklaşık 2 aydır evdeyim. Günler çok güzel geçiyor. Sık sık sevgi kelebekleri modundayız. Bazen keşke diyorum gözlerimde bir kamera olsa gözümü kırptığım an Ada'nın fotoğrafını o anını çekebilsem :) Çünkü bazen öyle güzel bakıyor, gülüyor, konuşuyor ki sadece hafızama alabiliyorum. Yıllar sonra o güzel anlara bakabilsem. Büyüdükçe fotoğraflarını çekmek çok zorlaşıyor. Telefonu ve fotoğraf makinesini gördüğü an yanıma geliyor ve çekemiyorum :)

Evde olduğumdan bu yana bir çok şey var hoşuma giden. Unutmamak için yazıyorum şimdi.
Mesela uykuya dalmadan önce kollarını kaldırıp boynuma dolamak istiyor ve "şarıl" diyor :) -Ayy benim güzel kızım canım kızım sarıldık sıkı sıkı derken ben, emziğini bizzat ağzından çıkararak ve işaret parmağıyla da göstererek "dit" diyor bu kez :) Tut ısır o an :)

Geceleri bizim yatağımızda uyutuyorum. Aydedemizi de açıyorum. Yıldızlar bir bir yanıp sönerken yanına uzanıyorum. Yine emzik elinde "otu" diyor :) 

Bazı sabahlar tereyağlı yumurta pişiriyoruz birlikte. Ben ona kahvaltı der demez "şatete mi" oluyor onun ilk sözü. Türkçe meali sandalyeye binmek/çıkmak. Sandalyeye çıkıyor, ve başlıyor konuşmaya.
- Nitata (bazen gaga) pişti. Ben nefisss diyorum o harika diyor.. Yiyormu hepsini bazen evet bazen hayır! Bu arada nitata yumurta demek sayın seyirciler :)

Dün akşam yemekten sonra pasta almaya gittik babasıyla. İlk durak park tabi. Salıncaklara asla binmeyen kızım şimdiler de inmek istemiyor. Zar zor kandırıyoruz inmesi için. Öncesinde binmesi için kandırıyordum :) Hatta parkta salıncakta çocuğunu sallayan annelere de çok özeniyordum yalan değil.. Ha ha ha artık onlar bana özensin :) Salıncaktayken şarkı söylemeye bayılıyor. Birde şarkı listemiz var bizim. Listemizin bir numaralı şarkısı -Pepee maymuşun fotoğrafını çekiyor. Maymuş kendini beğenmiyor. Oysaaa maymuş ne güzel gülüyor :)) Bayaa güzel söylüyor yarım yarım da olsa. İkinci favorimiz de -Daha dün annemizin kollarında yaşarken :) 4 satırlık bu şarkıda tamamen bilinip söyleniyor ama yarım yarım. Birde sesi var bülbül mübarek :)

Ailemizin kuruyemişçisine ne zaman gitsek "baloncuk" almadan çıkamıyoruz malesef. On defa söyledim balon diye ama ısrarla o bir baloncuk. 


Üçgen,kare ve yuvarlak. Tarafımızdan biliniyor. Banyodaki fayanslarda tek tek sayıyor bu geometrik şekilleri. Renklerde de öyle. Mavi, dırmızı, sayı bilinen renkler. Boya kalemlerini sıralarken isimlerinide söylemeye çalışıyor hep. Apartmanda yukarıya çıkarken daire kapılarının üzerinden bulunan sayılarıda söylüyoruz her defasında. 1 den 10 a kadar saymak geçti, artık onar onar sayıyoruz 70 e kadar.Bazen 80 de oluyor. Ama bu rakamların istikballeri çok parlak :) Genelde yerleri değişik çünkü yeni bir stil :)

Banyo, ellerini yıkamak, suyla oynamak, oyuncak sepetini dökmek, oyun oynamak, Pepee izlemek, parka gitmek, "yemek yememek", en sevdiği aktivitelerin başında geliyor.  Portakal suyu içmeyi çok seven kızım yemek konusunda malesef böyle değil. İştahsızlık hat safhada son günlerde. Ama bunu bu postta yazmayayım şimdi. Biraz da takıntılı. Kime çekti bilmiyorum :)
Koltuk örtülerini mutlaka düzeltir. Biberonlarını her zaman kalorifer peteğinin üzerine koyar. Eğer bir şey söylüyorsa ve onu bizimde söylememizi istiyorsa illaki biz de söyleyene dek tekrar eder :) 
Halâ babasına aşık :) Beni de seviyor canım biliyorum. Ama babaya ilgi daha farklı. Halil, Ada uyanmadan önce çıktıysa evden uyandığında babasını göremeyince "ise ditti baba" diyor. 

Birde kesme şeker ve benzerlerine dayanamıyordu ilk zamanlar. Ne zaman kasede ya da çekmece de görse ağlayarak istiyordu. Ben de hep acı o şekerler dedim. Artık gördüğünde acı diyor. Antep fıstığına da çok severek yiyor. Bir tabak karışık çerezin içinden tek tek seçiyor antep fıstıklarını. 
Veee daha bir çok şey.. Yine yazacağım tabii bunları. Ayy keşke bizim zamanımızda da bloglar olsaymış. Annem de bana yazsaymış. Ben de şimdi okusaymışım :) 


2 yaş olmaya az kala..


Pepee efendi bize kahvaltıya gelmiş. Ve Ada ona pilav pişirmiş! Pilavın ismi de Ada'ymış!
Bu fotonun mazisi de böyle :)

24 Ocak 2013 Perşembe

Danası Grip, Anası Grip

Malesef.. 
O kadar korumaya çalışmama rağmen, kilo kilo sıkıp içirdiğim portakal sularına rağmen...Çocukları ve kendileri grip  olan arkadaşlarla görüşmemize rağmen.. Birçok şeye rağmen....
Kötüsü ikimiz birden. Kendimi saymasam bile olur.. Ama kuzuma kıyamıyorum hiç.
Dün doktora gittik en sonunda. Nur topu gibi "geniz akıntımız" olmuş. Birde çirkin bir öksürük var. Düşman başına bile demem.
Hastalığından mı bilmem. İlk kez sorunsuz atlattık kontrolü. Kucağımda muayene oldu bu kez belki de ondan.
Doktor sırtını dinlerken ağladı biraz. O da stetoskoptan korktu. Pediatrik şurubumuz var 2 tane.
Çok şükür antibiyotik kullanmaya ihtiyac yokmuş. Amman olmasın. Hiç bir çocuğun ihtiyacı olmasın..
Allah daha beterinden korusun çoçuğumu ve tüm çocuklarımızı. 
Ayına göre boyu uzun olsa da kilosu yarım kg kadar az. Hastalığından iştahsızlık daha çok arttı tabi! 

Öğle uykusunda hanım kız şimdi.

Evimizin karşısında da bir inşaat. Yeni başladı. Nasıl çirkin gürültü. Salonda uyuyup kalınca odasına aldım, hem sesleri duymasın. Bu kez de güneş açtı az önce. Odasının penceresinde kocaman güneş.. Umarım ışığından hemen uyanmaz.. 
Hem güneş girmeyen eve doktor girer! derler. 
Ayy nasıl sapıtıyorum konu çocuk olunca.






21 Ocak 2013 Pazartesi

Deh Deeh Deehh

Eşimin bir müşterisi "ata binmek çocukta güven duygusunu geliştirir!" demiş geçenlerde. Atlar cüsseleri bakımından iri ve heybetli olduğundan çocuk ata bindiğinde onu kendisinin yönlerdiğini düşünürmüş. Hem gezelim, hem görelim, hem de büyükler bilir büyük sözü dinleyelim amaçlı bir program yaptık.

Madem öyle deyip  dün kalktık bir at çifliğine gittik. :)

Doğası, havası, manzarası harikaydı. Ama malesef hava muhalefetinden de nasibimizi aldık. Mevsim normallerinden dolayı yağmura yakalandık. Tabi kim dinler yağmuru :)


Sıra bize gelinceye kadar zor zaptettim Ada'yı. Deh dehh deeh dedikçe binmek istedi. 
Seyise sordum -yaş sınırlaması varmı ? diye -hayır yok binebilirsiniz dedi :) Kendim için sorduğumu sandı. Koca kadınım ben ayol demek istedim o an :) 
Ada kuzuma sıra geldiğinde malesef yağmur başladı. Yine de inatçı kızım attan inmek istemese de artan yağmur yüzünü ıslatınca daha fazla dayanamayıp inmek zorunda kaldı. İnerken ki halleri de cabası. Ben o sırada bir iki poz fotoğraf çekiyim dedim ama malesef çok yok. Hemen yanımızda şip-şak fotocu abiler vardı ama yağmur başlayınca teçhizatlarını topladılar. Ben onlara seslenip kızımı fotoğraf çekermisiniz dediğim halde onlar gelinceye kadar Ada alanı  terketti :) Ne kızdım o şipşakçılara! Bir daha ki sefere deyip iç çektim ne yapayım? 

Keşke hava daha güzel olsaydı da daha çok kalabilseydik. Ama en azından güzel bir keşif yapmış olduk dün. Bahar ayları ve yağmursuz sıcak günler geldiğinde sık sık gitmeye karar verdik. 
Ada için çok güzel bir deneyim oldu hem. Nereye gittik biz diye soruyorum dünden beri. Cevap hep aynı. -Dehh deehh deeh.. Birde güzel söyleşi var ki :)

Neyse benim ıspanak pişirmem gerek şimdi!!

11 Ocak 2013 Cuma

Özür Dilerim

Ben bugün sana kızdım biraz! Birazdan biraz daha çok..
Çünkü doğru düzgün birşey yemiyor olmana çok üzülüyorum günlerdir..
Henüz tam anlamıyla anlaşamıyoruz aynı dilden.
Ye diyorum, bin bir oyun yapıyorum ama derdimi anlatamıyorum. Sen inat ve ısrarla yemedikçe daha çok yedirmek, beslemek istiyorum.. Anne kalbi işte.. Dayanamıyorum.. 
İnanmazsın belki ama sen yemediğin zaman bende hiç birşey yiyemiyorum. Geçmiyor boğazımdan lokmalar.
Yutamıyorum..

Neden yazıyorum bunları şimdi.
Çok pişmanım çünkü. Bu pişmanlığı unutmamam gerek. Ben sana yüksek sesle kızarken
senin buğulu ve korkulu gözlerinle bakıp anneee deyişini unutmamam gerek. İçime ateş düşüren sarılmanın sıcaklığınla yanmam gerek!
Çok pişmanım bugün ben. Sana bağırdım.
Sen, benden başka sığınacak kimsen olmadığı için o anda bile yine bana sarıldın..
Çok pişmanım..
Özür dilerim. Bunu az önce sen uyurken kulağına da fısıldadım :(


9 Ocak 2013 Çarşamba

Çocuk Olmak



Ne kadar büyük hayâl dünyaları. Ve ne kadar renkli..
Çıkarsız,karşılıksız, beklentisiz sevgileri.
Birde henüz derdini tam anlatamıyorsa kendini ifade etme çabaları..

Çocuk olmak ne güzel şey!
Babanın aldığı ışıklı arabaya sevinmek, sevinmek yetmez gibi ona sarılıp uyumak.

Ah be çocukluk. Nasıl güzelsin bir bilsen?



5 Ocak 2013 Cumartesi

Güzel Şeyler

Tam bir ay oldu ben ev hanımı olalı..Bir aydır neler değişti hayatlarımızda neler?

Ben yemek yapmaya başladım mesela.. Daha doğrusu yemek yapmayı öğrenmeye başladım. Övünmek gibi olmasın (olsa da sakıncası yok aslında) sanırım  hayli iyiyim bu konuda :) Meğer ne aşçı bir ruhum varmış benim de haberim yokmuş. Yaptığım yemekleri Halil'im beğendikçe daha çok hevesleniyorum. Henüz portakallı Pekin Ördeği yapasam da :P

Ada kuşum dillenmeye başladı mesela. Bütün gün bıdır bıdır konuşuyor. Çoğu şeyi rahatlıkla anlıyoruz. Anlaşıldığının farkına varınca daha keyifleniyor. Geçenler de manavdan geldik. Eve girmemizle bir "Biiiiz deldiiik" dedi... O böyle konuştukça içim eriyor resmen :)

Babamız da işin de daha rahat mesela. İşten erken geliyor.  Evde, işte olduğum kadar yorgun olmadığım için, eğer havada güzelse gezmeye gidiyoruz. Bazı akşamlar da film izliyoruz.. Ve ben artık eskiden olduğu gibi izlediğim filmlerin ortasında uyuyup kalmıyorum :)  Filmlerin sonunda analiz yapabiliyoruz.. :) 

Ve daha bir çok şey.. Bir çok güzel şey.




Arada böyle hallerimiz de oluyor olmuyor değil. 
Ama sorun neden oluyor. Bana "züraşaşa yı uçur" diyor.
Nasıl uçsun anacım kuş mu bu? Sonuçta bir züraşaşa,yani, pardon ağız alışkanlığı zürafa!




İşte tüm mesele bu. O'na göre züraşaşalar böyle uçuyor :)

Hastasıyım ben bu kızın.. Gerçekten bak.!

KIZIM BÜYÜYOR

Lilypie Premature Baby tickers