Zamanın birınde zengin ve fakir iki aile aynı sokakta yanyana evlerde yasamaktaymış. Zengin aile herşeye sahipken fakir ailenin evinden gelen kahkaha sesleri hiç duyulmazmış. Fakir ailenin hanımının ne kürkü varmış nede gösterişli arkadasları, aile babasında ne arabası varmış ne de bankada mevduatları. Her aksam coşkulu kahkaha sesleriyle çınlayan bu ev zengin ailenin pek merakını cekmiş ve en sonunda dayanamayıp, kapılarında bulmuşlar kendilerini.
- Nasıl böyle mutlusunuz? demiş zengin adam. Nedir bu şen kahkahalarınızın sebebi? Neyiniz var bizde olmayan? Diye de eklemiş.
- Altın bir topumuz var demiş evin kapıdaki reisi. Bankalarda hesaplarımız, kapıda arabamız yok ama hergün sevgiyle kucakladığımız altın topumuz. Onun sevgisidir evimizi böyle neşeli kılan. Rabbim isteyen herkese nasip etsin. Mal, mülk, servetten önce....
Gercekten öyle. Hep aklıma gelir benim bu hikaye. Cocuklar altın birer top, yoğurulmayı bekleyen hamur, sulanmayı bekleyen fidan gibiler. Bunu evde olduğumdan bu yana daha cok idrak ettim. Gunler süper, tek sıkıntımız soğuk :) kış kendini iyice hissettirınce malesef sık sık dışarı çıkamıyoruz. Yazın gelmesini dört gözle bekliyorum şimdiden :)
Bizim altın topumuz şuanda uyumaya çalışıyor. Bende o rüyalara dalmadan önce yanından bunları yazıyorum. 2 haftadır evdeyim o şaşkın ben şaşkın :) ama hepimiz cok mutluyuZ. Çok şükür.
Tüm altın toplara iyi geceler diliyorum, güzel güzel uyusunlar. Kayınvalidemin bizi her kapıda uğurlarken söylediği bir söz var.
- Uykularım sizin olsun...